Bugün kapattım kapıları üstüme, kilitledim içerden de iletişimden saldım sandım kendimi, dışardakileri bıçakla kesmiş gibi. Ağzımda bir iki lokmayı sağa sola ittirdim, yutkundum ve evdeki yokluk seviyesinin yoğunluğunu evdeki kahvenin tükenmiş olmasından dehşetle gördüm.
Canlar yakmaya alışkınım, galiba sistem kalbinin kırılması ya da kalp kırmak şeklinde işliyor. Fazlasıyla basite kaçan bu düşünce, benim kendimden nefret etmeme zerre engel olamıyor.. Ayaküstü birilerinin kabusu, birilerinin de ara bozucusu oldum. İyi niyetliydim de diyemem, art niyetten ibaretim onu anladım. Beni dengeleyebilen bir tek insan vardı o da gitti ya, şimdi aldım tefi elime, salla babam salla...
Çok iyi sanıyorlar beni, "sen çok iyi bir insansın". Cihan bile hala "sen meleksin" diyor bana.. Evet ucuz bir benzetme olacak ama şeytan da bir melektir.
Sabit bir insan olmadığımı anladım da, sabit olmamak için kendi kendimi zorlamak nedir onu bilmiyorum. Düşünceler ve hayati kararlarla kendi kendime güç katamayacak olduğumu bilmeme rağmen, kendimi olduğum insan olarak sevemeyişimin sebebi ne? Sanki varlığım, hayatımı zorlaştırmaktan başka bir amaç gütmüyor. Sanki yokluk daha bir tercih sebebi gibi...
Güç kalmadı sanki enerjim yok, tadım tuzum yok, isteğim arzum yok hiçbir şeye. Şimdi emin olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, salt olumsuza yakınsayan hislere bürünmüş bir benlikten başka bir şey değilim.
Mutlu olmayı becerebilecek miyim bilmiyorum, ama zerre inancım varsa namerdim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder