20120919

Dinleneceğim.

Siz evvelden sözcüklerinizi boşluğa fırlatıp atıyordunuz, boşluğun kendisi olan bu kadının suratına.
Sonra gelip "çok değiştim," dediniz.
Ben size söyleyeyim:
Bu sefer boşluğa yavaşça bırakıyorsunuz: Ama sözcükleriniz boşlukları doldurmuyor, çünkü o boşluk ben değilim artık.
Ama aradaki koca boşlukta yavaşça süzülen sözcükleriniz benim sözcüklerimi yanlışlayan türden.
Benim sözcüklerimi dinlemezdiniz.
Şimdi dinliyorsunuz.
Ama duyduklarınızı sevmiyorsunuz.
O zaman, dinlemiş de olmuyorsunuz esasen...
Dolayısıyla, hep giden siz veya hep kalın isteyen ben arasındaki o kocaman boşluğu terk etmiş olduğum için,
           --- yarattığınız yıkım sebebiyle başka bir surette kendimi teslim ettiğim boşluk halinden de elbet----
                                                                                baktığınız yerde gördüğünüz kocaman kadını elinde silgiyle küçültemeyen sizin kendinizi silmek yerine kendinizi silgi haline getirmeyi yeğlediniz.

Gücünüzü gösterme şeklinizi takdir ettim.
Güçlüsünüz.
Saygı duydum.

Güçsüzlük gösterdiğim dünlerimde de,
güçlü olduğumu söyleyenlerin arasında yürüdüğüm günlerimde de vardınız hep: Güçsüz tarafım olarak.

Güçsüzlükse bunun adı, güçsüzüm karşınızda.

Güçlülük edin.
Ve gidin gene.

Benden güç alarak hem de...

20120910

Aşk Var!

Günahlarınızdan ötede bir sevap dünyası yaratabilmeniz için önce o günahları işlemeniz

VE

Her birinden pişman olaBİLmeniz gerek.

Yalanlarınızdan GERÇEK birer kimLİK geliştirebilmeniz için

ÖNCE

Yalanlarınızla barışmanız gerek.

Sevgilerinizden AŞK yaratabilmek için

ELBET

AŞK'a inanmanız gerek.

AŞK VAR!

Everything in its right place..

20120617

Çok acaip bi önermem vardı; ama blogger sayfayı yönlendirene kadar unuttum arkadaş var mı böyle şey.

20120611

Bir kaybeden olarak hissetmeyi rafa kaldırmış zannediyordum kendimi. Dün ilkokul arkadaşımın iş ve eş sahibi olduğunu gördüğümde hissettiğim şey ise bu durumun tam zıttını gösterdi bana... Aldığım tüm destekler, belli belirsiz ona göre aldığım tutumlar, kararlarım, yaşamımdaki dönüşümler birgün yaşadığım hayatın ve aldığım kararların, ya da yeni yeni fark etmeye başladığım ailesel durumların sebep olduğu yükü kaldıramayarak kendimi öldürmeye, hem de büyük bir soğukkanlılıkla, karar verebileceğim gerçeğini sıfırlamıyor aslında. Ben olmanın zorluğunun sebebini araştırmaya koyuldum, doğru, bence takdire şayan bir davranış: Doktora gidiyorum, doktorun önerilerini ve ödevlerini yerine getiriyorum, farkındalığımı artırıyorum, daha az sikliyorum kişileri, e meditasyon ve spor da yapıyorum: Ama HEP BOŞA KÜREK ÇEKİYORUM gibi hissedişim bâki kalıyor.

Bu hisle başa çıkamıyorum çoğu zaman... Yoruldum.

20120524

Bir Önerme.

Herkesin, kendince aydın ya da aydınlanmış ya da aydınlandığını zanneden bişeykolik bir herkesten söz ediyorum, yine kendince bir ölüm şeması vardır aklında. Bir ölüm senaryosu. İnkar etmeyin, bir ölüm senaryonuz yoksa hemen bir tane bulun, en bayağısından. Anne babamızın, ki ben bu ikilemenin tek başına anne olarak değiştirilmesini talep ediyorum bütün kalbimle, üzerine en çok konuşulmuş "evladımızın ölümüne dair senaryo Vol1" şeması, kendi cinsim adına konuşacak olursam şayet, "tecavüz edilip öldürülmesi" üzerinedir misalen.  Vol2 de, salt kendi biyolojik cinsiyetim adına konuşmayı bir kenara bırakırsak, genelde yankesiciler, hırsızlar, tinerciler, seri katiller gibi çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulan kişilerce silahlı saldırıya uğramak üzerinedir. Genelde.

Yarın güvenli evimden güvensiz sokağa doğru attığım ilk adımda ayağımın bir taşa takılması ve sivri köşeli bir beton korkuluğa düşerek kafamı yarmam ve bu yarmanın şiddetine bağlı olarak birden komaya girmem ya da çat diye mefta olmam gibi bir ihtimal de vardır. Bu tür ihtimaller daha çok sözel dönem öncesi hayatımızda ve dört beş yaşlarına kadar, ebeveynlerin evlat ölüm senaryoları arasında en üst seviyelerden birindedir. Genelde.

Kabul edin, sizin anne babanızın ölümlerine yönelik senaryolarınız hiçbir zaman onlarınki kadar yaratıcı ve ayrıntılı olmayacak. "Hastalıktan, yaşlılıktan filan ölürler herhalde; ya da belki hiç ölmezler ne bileyim" türü düşünceler belirmiş olabilir şu satırları okurken beyninizde.

Lakin, annenizin ve babanızın ayrı ayrı anneleri ve ayrı ayrı babalarının da onlara yönelik senaryoları bi' yığın, yaratıcı, bi' sürü şiddet içeren yani artık gündelik yaşamımıza +13 olarak girmeye başlamış anlamda eğilimler içeriyor. Dolayısıyla bir insan bir şekilde anne ya da baba ya da teyze hala filan olunca, yani birinci dereceden yeğen sahibi, yaratıcılığı artıyor efenim. Çok iç açıcı bir anlamda olmasa bile, gene de artıyor.

Bu yazının temel tezi budur. Ailesinde, arkadaş çevresinde, hatta dünyanın herhangi bir yerinde adını sanını bilmediği bir insana bile ölümün yahut kaybetmenin acısını hissettirmiş birinin var olmuşluğu/varlığı olan insanların öfkelenmemesini diliyorum; zira benim de ne yazık ki acı kayıplarım oldu. Ben sadece bir önermede bulundum...

Bunları yazarken omzum tutuk,boynum ağrıyor ve acı içinde ödevlerimi düşünüp terleyen avuç içime küfrediyor olmam da beni zona hastalığına mensup edebilir. İlla ölmek de gerekmiyor, bi süre yahut ömür boyu acı çekmek de olası tabii. Örneğin ben anneme "parmağım kesildi" desem "yavruuuuum, bebeğiiiiiiim" filan diyip gözlerini silebiliyor; ondan başka kim böyle yaratıcı tepkiler verebilir bir kesiğe?

Anneler yaratıcıdır.

Babalar da anne yaratıcılığından bir nebze edinmiş olabilirler.

Benim babam öyle misal.

Sevgiler.

NOT: Bu yazıyı okurken şu şarkının eşlik etmesini öneriyorum a dostlar.: http://www.youtube.com/watch?v=grKaSsyvxZE&NR=1&feature=endscreen)

İzleyiciler