Herkesin, kendince aydın ya da aydınlanmış ya da aydınlandığını zanneden bişeykolik bir herkesten söz ediyorum, yine kendince bir ölüm şeması vardır aklında. Bir ölüm senaryosu. İnkar etmeyin, bir ölüm senaryonuz yoksa hemen bir tane bulun, en bayağısından. Anne babamızın, ki ben bu ikilemenin tek başına anne olarak değiştirilmesini talep ediyorum bütün kalbimle, üzerine en çok konuşulmuş "evladımızın ölümüne dair senaryo Vol1" şeması, kendi cinsim adına konuşacak olursam şayet, "tecavüz edilip öldürülmesi" üzerinedir misalen. Vol2 de, salt kendi biyolojik cinsiyetim adına konuşmayı bir kenara bırakırsak, genelde yankesiciler, hırsızlar, tinerciler, seri katiller gibi çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulan kişilerce silahlı saldırıya uğramak üzerinedir. Genelde.
Yarın güvenli evimden güvensiz sokağa doğru attığım ilk adımda ayağımın bir taşa takılması ve sivri köşeli bir beton korkuluğa düşerek kafamı yarmam ve bu yarmanın şiddetine bağlı olarak birden komaya girmem ya da çat diye mefta olmam gibi bir ihtimal de vardır. Bu tür ihtimaller daha çok sözel dönem öncesi hayatımızda ve dört beş yaşlarına kadar, ebeveynlerin evlat ölüm senaryoları arasında en üst seviyelerden birindedir. Genelde.
Kabul edin, sizin anne babanızın ölümlerine yönelik senaryolarınız hiçbir zaman onlarınki kadar yaratıcı ve ayrıntılı olmayacak. "Hastalıktan, yaşlılıktan filan ölürler herhalde; ya da belki hiç ölmezler ne bileyim" türü düşünceler belirmiş olabilir şu satırları okurken beyninizde.
Lakin, annenizin ve babanızın ayrı ayrı anneleri ve ayrı ayrı babalarının da onlara yönelik senaryoları bi' yığın, yaratıcı, bi' sürü şiddet içeren yani artık gündelik yaşamımıza +13 olarak girmeye başlamış anlamda eğilimler içeriyor. Dolayısıyla bir insan bir şekilde anne ya da baba ya da teyze hala filan olunca, yani birinci dereceden yeğen sahibi, yaratıcılığı artıyor efenim. Çok iç açıcı bir anlamda olmasa bile, gene de artıyor.
Bu yazının temel tezi budur. Ailesinde, arkadaş çevresinde, hatta dünyanın herhangi bir yerinde adını sanını bilmediği bir insana bile ölümün yahut kaybetmenin acısını hissettirmiş birinin var olmuşluğu/varlığı olan insanların öfkelenmemesini diliyorum; zira benim de ne yazık ki acı kayıplarım oldu. Ben sadece bir önermede bulundum...
Bunları yazarken omzum tutuk,boynum ağrıyor ve acı içinde ödevlerimi düşünüp terleyen avuç içime küfrediyor olmam da beni zona hastalığına mensup edebilir. İlla ölmek de gerekmiyor, bi süre yahut ömür boyu acı çekmek de olası tabii. Örneğin ben anneme "parmağım kesildi" desem "yavruuuuum, bebeğiiiiiiim" filan diyip gözlerini silebiliyor; ondan başka kim böyle yaratıcı tepkiler verebilir bir kesiğe?
Anneler yaratıcıdır.
Babalar da anne yaratıcılığından bir nebze edinmiş olabilirler.
Benim babam öyle misal.
Sevgiler.
NOT: Bu yazıyı okurken şu şarkının eşlik etmesini öneriyorum a dostlar.: http://www.youtube.com/watch?v=grKaSsyvxZE&NR=1&feature=endscreen)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder