Siz evvelden sözcüklerinizi boşluğa fırlatıp atıyordunuz, boşluğun kendisi olan bu kadının suratına.
Sonra gelip "çok değiştim," dediniz.
Ben size söyleyeyim:
Bu sefer boşluğa yavaşça bırakıyorsunuz: Ama sözcükleriniz boşlukları doldurmuyor, çünkü o boşluk ben değilim artık.
Ama aradaki koca boşlukta yavaşça süzülen sözcükleriniz benim sözcüklerimi yanlışlayan türden.
Benim sözcüklerimi dinlemezdiniz.
Şimdi dinliyorsunuz.
Ama duyduklarınızı sevmiyorsunuz.
O zaman, dinlemiş de olmuyorsunuz esasen...
Dolayısıyla, hep giden siz veya hep kalın isteyen ben arasındaki o kocaman boşluğu terk etmiş olduğum için,
--- yarattığınız yıkım sebebiyle başka bir surette kendimi teslim ettiğim boşluk halinden de elbet----
baktığınız yerde gördüğünüz kocaman kadını elinde silgiyle küçültemeyen sizin kendinizi silmek yerine kendinizi silgi haline getirmeyi yeğlediniz.
Gücünüzü gösterme şeklinizi takdir ettim.
Güçlüsünüz.
Saygı duydum.
Güçsüzlük gösterdiğim dünlerimde de,
güçlü olduğumu söyleyenlerin arasında yürüdüğüm günlerimde de vardınız hep: Güçsüz tarafım olarak.
Güçsüzlükse bunun adı, güçsüzüm karşınızda.
Güçlülük edin.
Ve gidin gene.
Benden güç alarak hem de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder