Bunu da yaşamalıydım. Zamanı gelmişti.
Kararlar alırım, arkadaşlarımla görüşürüm, sinemaya tiyatroya giderim, kitaplar okur yollara vururum bedenimi, sarhoş olurum kahkaha atarım yırtınarak ağlarım. Yazarım, yazarım... Konuşurum, daha az konuşurum, daha çok susarım. Daha az ağlarım, daha çok gülümserim, tebessümüm kahkahaya döner, yolculuklardan daha çok haz alırım, artık daha az bakarım mesajlarına, resimlere.
Bu süreç dayanılmaz görünüyor, dayanılır efendim bal gibi dayanılır... Beni yıkamaz, beni ezip geçemez kalbi onca küçük bedeni sadece şişik bir insan. Şişirilmiş ilişkilerden yaşatmadım kendime, içine hava üflemedim gururumun. Olduğum insanı şişirmedim, küçüksem küçüktüm deneyimsizsem deneyimsizdim nedir, hata mı ilk defa sevmek?
Dayanılıyor her şeye. Başkalarına bunu söylemek kolaydı, şimdi kendi kendime söyleme zamanım geldi. Bunu da yaşamalıydım, artık okulum bitmek üzereyken, hayata bu denli atılası konumdayken, hayatın çok başındaki bir insanla ne kadar sürebilirdi ki?
Olmadıysa olmadı, sevmediyse sevmedi nedir. Gururum sapasağlam yerinde, ezip büzmeyeceğim kendimi. Köşemde tozlanmayacağım.
Düşlerim var hala, düşlerim düşürmeyecek beni artık. Kayıp kazanç yok, alışveriş değildi bu, bir veresiye defteri dürüp veremem kimseye. Giden gitti, dramatize etme hakkım var da, gereği yok.
Herkes kendi hayatını yaşıyordu, ben kendimin olmayan hayatını hiç sevmemiş ve görev gibi sürdürmüştüm. Ne anlaşıldım, ne dinlenildim, ne önemsendim. Değerim bu değil. Hayatlara dokunurum ben, hayatlarda hademelik etmem. Küçücük dertleriyle mutlu olmayı seçsin küçük insanlar, oyuncaktan farksız sevgilileriyle gülüp eğlensinler.
Ben bu yolda yalnızlığı seçiyorum. Şimdi şu anda, 3 Aralık'ın son dakikasında,
Seven tarafımı bayıltıyorum.
Hoşçakalsın, hayatımda ilk kez "elveda" sözünü kullandım bu da bir şey :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder