Kimi kimsesi olmayan insanların geçirdiği soğuk gündüzlerin gecelerinde düşünme fırsatı bulmuşluğuyla övünebilmelerine hayran kalabilirim.
Bir nebze tanımışlığımla yetinecek değilim bazılarını. Karşıma alıp laflayabileceklerime tutulacak değilim. Kısa zaman aralıklarında samimiyetler kurmayacak da değilim aslında, neden eğlenilmesin ki? Ama tiksinilesi bir benzerliğe tanık olmak can sıkıyor: Farklı olduğunu zannettiğin diğerleri arasında aynı sen gibi olan milyonlarca ve hatta milyarlarca kişi var ve sen bunlardan tek bir tanesini bile tanımıyorsun! Üstüne üstlük karşı cinsin olursa bu aynılık, onunla uyuşma olasılığın da azalıyor... Trajikomik.
Komik, dedim, güldüm, çok güldüm hatta. SENİ ÖĞRETMENİM İLAN EDİYORUM.
Bir tarafından diğer tarafına alaka kurulamayacak binlerce laf... Laf kalabalığı, lafın kaba taslağı. Lafın kabalığı. BEN-BEN-BEN. Herkesçe dillendirilen ve herkesçe farklı şekilde özenilen ben: Benim ben'im senin ben'inden ÇOK BAŞKA. Ben severim düşünmeyi...
İhtimali vardı sevmelerin veya sevişmelerin veya hem sevmelerin hem sevişmelerin ve hatta sevişmeyi sevme sevmeyi sevişme zannetmelerin. Bazı ihtimalleri sevmediğimizde dudaklarımızı büzüştürerek yürürüz, aynaya bakana kadar dudaklarımızın büzüşmüşlüğünü göremeyiz. İşte, bu son olasılık çok kez gerçek oldu bu aralar. Yaşamak zorlamıyor eskisi kadar: Gene bozuluyor paralar, gene sisteme çark ediyorum, gene düşüyor gene düşlüyorum, gene yatıyorum tembelce ve çoğu kez boş geçiriyorum zamanımı. Evet hala değişen bir şey yok, değişecek bir şey de olacak gibi durmuyor. Ama ben gene de anlatmayı sürdüreceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder