20110202

:)

















Bazı günlere, sırf geceleri için tahammül edilebilir bazen. Her şeyi alelacele tıkıştırdığınız valizi yüklenip yola çıkmak cesaret mi korkaklık mıdır bilmem, açıkçası hiç düşünmeden bindim o uçağa, uçakta bitirdiğim kitabın enfesliği, içtiğim kahvenin dayanılmaz kokusu, yanımda oturan hanımın ikramları o sinir haliyle bileti satın alma anlarımın tümünü unutturdu. Katil olmama ramak kalmış hissettiren koca günün gecesi, bu yolculuk yaşandığı anda gözüme, önemsiz bir geçmiş parçası gibi göründü. Ne yazık ki, ülkeye döndükten sonrasında çok keyifli olamadım; havalimanındaki polisler ve görevlilerle arada laflamak ve Dostoyevski'yle gecenin soğuğuna ve keyifsizliğine direnmek dışında dayanılacak gibi değildi. Sabah da otobüs bekleme, otobüse binme, otobüse yetişme, otobüsten inme çilelerinden sonra, tüm günü uyuyarak geçirdim. Toplu ve temizlenmiş-beni bekleyen-odamda ve yatağımda "eskiden" hiçbir iz, koku, anı kalmamış gibiydi odaya girdiğimde.. Uykuya dalmadan önce kendi kendime mırıldandım: "Artık bu oda, bizim odamız değil."
"Biriyle fena halde konuşmaya ihtiyacım vardı" ve bunu damarlarımda hissettiğimde, döndüğümü bilen tek arkadaşıma ulaşmaya çalıştım. Evet söylemedim kimseye burada olduğumu... Neden söylemedim, ben de bilmiyorum. "Anlatsana," sözlerini duymak istemediğimden-daha da önemlisi cevaplamak istemediğimden- sanırım.. Biraz daha büyüteceğim içimde konuşmalarımı, kendi kendime konuşmaya devam edeceğim bir müddet. Alışıldık tatil hallerinden sıyrılıp gelecek arkadaşların şehre dönmesini bekleyeceğim, konuşmak istediğim biri çıkarsa arasından diye.
Her neyse.
Bilgisayar kucağımda, bir sürü yastıklı ve bir sürü yorganlı ve bir sürü battaniyeli ve tamamen huzur veren ve tamamen bana aitlikten ibaret olan yatağımda, gittiğim bazı ülkelerden satın almak için son kuruşlarımı harcatacak kadar beğendiğim kartpostalları hatırladım. Çok değil henüz, birkaç taneler. Kadınlar var resimlerde. En son Foam Fotoğraf Müzesi'nden satın aldım, bir tane alacakken iki tane aldım. Keşke aklım kalan üçüncüyü de alsaymışım, diye düşünürken internette araştırmaya başladım biraz. Bilgisayarımda kimseye göstermenin içimden gelmediği mükemmel fotoğraflar var, google'dan ve çok güzel bloglardan faydalanarak keşfettiğim. Çoğu bastırılıp çerçeveleneceği günleri bekliyor, yerleri şimdiden hazır..
Araştırırken iki isim tanıdım: Rodney Smith ile Aneta Kowalczyk. Sonra, bilgisayarımdaki en sevdiğim fotoğraflardan birinin Rodney Smith'e ait olduğunu öğrendim. Ve, o aklımın kaldığı üçüncü fotoğrafın (kartpostalın) Aneta Kowalczyk tarafından çekildiğini.
Yaklaşık iki saattir, harcanmış günlerimin acısını çıkarmış gibi hissediyorum. 'Beni bir adım öteye götürmeyecek bilgi'ler ansiklopedisi nice insan şu an yataklarında, mışıl mışıl uyuyorlar; ama sanırım hiçbiri benim kadar huzurlu değildir :)

Yukarda paylaştıklarım, bahsi geçen iki fotoğraf: İlki Aneta Kowalczyk'in, ikincisi Rodney Smith'inki.
İyi geceler!!



Hiç yorum yok:

İzleyiciler