20101024

Le Temps Des Cathedrales. Oluşturulan anıların başlangıcı bu şarkı. İtalya'daki son günlerimden birinde, akşam güneşi karanlık ve tozlu odama, hemen pencerenin yanındaki yatağıma vurmuşken ve ben yatakta uzanırken son ses bu şarkı çalıyordu, bayıldığım insan Bruno Pelletier'in sesinden.. Neden ağladığımı bilmeden ağlamalarımdan sadece biriydi, ama anlatılabilecek bir anlamı olamayacak kadar anlamlıydı o an benim için. O an zamanı durdurdum, ağladım, sesin berraklığına ve zamanın akışına bıraktım kendimi. Ağlayarak geldiğim yerden gene ağlayarak gittiğim için ağlıyordum belki de; çünkü hep bu olur.. Nefret ede ede gittiğimiz yerleri de, artık sevmediğimiz için ayrıldığımız eski sevgilileri de, bizi bunaltan bireyleri ve hatta dünyanın kendisini de, sonradan hep özlemle anarız. Ben ne zaman gitmek için didinsem, gittiğimde dönmek için didinmeye başlarım. Herkesten farksızım kısacası. Ve belki de bunun sebebi, zaman denilen şeyin sonradan, öncekinden her zaman daha kötü olanı getirmesidir.

Yakın zamanda Notre Dame De Paris Katedrali'ne gittiğimde, bu şarkıyı dinlerken yaşadığım her şeyin bin kat daha yoğununu yaşayacağımdan emin olarak girdim kapıdan; ama hissettiğim tek şey bir an önce hostele gitmek isteğiydi.

Hepimiz doyumsuzluğumuzda boğulmaya mahkumuz çünkü açlığımız kara delikten başka bir şey değil... Her şey için.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler