20100824

24.09

Zaman inanılması güç gelişmelere gebe ya da biz çiftleşmeye haddinden fazla anlam yüklüyoruz.

Ki her daim şaşırtamazken acılar, biz acıları dayanıklılığımızla şaşırtıyoruz.

Felç iniyor biz isyan edemiyoruz; ama o hâlimizle bile "ötekilerin" duyamayacağı acıları duyuyoruz.

Çünkü biz bedenimizle değil ruhumuzla yaşıyoruz: Ruhumuz öldü.

Hani "tanrıya" dibine kadar inanıyoruz; ama "tanrı öldü" ya..

Bizler zavallılığımızla bilgeyiz ve bilgeliğimiz zavallı kılıyor bizi.

Kimse bilemez içimizde büyüttüklerimizi ve yüzeyde çırpınan "eski" dostlarımızın tümüne ne denli nefret beslediğimizi.

Bizler, olanı olduğu gibi alan ama oluşunu sorgulayan azınlığız ve aldıklarımız beş para etmez.

Birinci tekillere veda edilmez; birinci tekil yokken fiil çekimlerinin canı cehenneme!

Ama birinci çoğullara da yönelebilmek ihtimali bağlayabiliyor bedenimizi ruhumuza ve gülümseyişler anlam kazanabiliyor kimi zaman.

Boşluk debelenmek için değil soluksuz kalırcasına ölmek demektir. Boşlukları çok severim.

Tüm ölümler kıymetli değil ama bazıları var ki cisimleniyor, yanağına yerleşiyor tüm ahengi ve görünmez boşvermişliğiyle ve bir o kadar umursarcasına. Öyle bir yerleşiyorlar ki her tebessümünde gene görünmez kanları döküyorsun gözlerinden, "öldüresiye" yakıyor "canını" çünkü..

Kardeşlik varsa eğer, dünyanın yalnızlığı bundan.

Ya da biz, "tutunamayanlar" gösteremiyoruz dünyaya yalnızlığın ne denli kıymetli ve güzel olduğunu; çünkü dünya da diğerleri gibi, görmüyor bizi.

Liderliğim kendime ve yalnız ruhuma, bedenim bir süre umursanmayacak.

Ama hâlâ umut etmek için bahanelerim var ve onlar, yalnızlığıma sarılarak sığınılacak ümitler.. Aksi düşünülemez.

Fark ediyorum içimdeki düğümleri, daha çok kulak kesiliyorum düşen damlaların asfaltta çıkardıkları hüzünlü sese. Fark edişlerimin tüketişine hep razıymışım; ama belki ben de o uyuyanlardanmışım.

Çünkü, "yaşam bir uykudur uyanan ölür".

Hiç yorum yok:

İzleyiciler