20100827

İlginç olsak ya biraz, nefes alsak ya.. Farklı görünmeden de farklı olsak ya.. Hani hep olan onlardan biraz daha başka.. Başkalaşmamış ama hep başka kalmış olanlardan hani. Ya da sonradan olunamıyorsa, öylelerine "kal!" diyebilsek ya, "değişme, kal böyle!"..
Büyüyeceğiz, yaşımız büyüdükçe küçücük kalamayışımıza hayıflanarak, yaşlandıkça daha da küçülerek, her sene biraz daha ciddiye alarak şakaları, mumları asla üflemeyerek; yaşadıkça büyüyecek lanetimiz, büyüdükçe bildiğimiz küfür sayısı artacak.. Ve biz büyüyeceğiz, hayallerimiz hergün daha da küçülerek, biz hep daha da azla yetinerek, yetinemeyerek de çoğu zaman, birgün "büyüyememiş" olarak anılırken, ertesinde "büyümemiş" olarak öleceğiz, belki çok yaşlı ve bunamış, ama belki değil kimbilir..

Hıhı.

Bir adam öldü bu sabah biz uyurken, uyandırdılar bizi biz taşıdık adamı, adam ölürken yalnızdı yabancı adlar ya vardı ya yoktu, sonra kaybettiklerimiz kervanına katıldı biz uyandık. Yarın yeni bir ölüm doğurmasa günümü, daha müteşekkir olabilirim; ama olmaya da bilirim..

Sonrasında büyüklerce hakkında konuşulan bir küçük kız olduğumu öğrendim, yanlış yoldaki büyümemiş herhangi bir kız. Nicesinin kendi bedenlerindeki kendi et parçalarında sorumlu ve sorunlu bulmadıkları randevular sebep oluyordu bağırıp çağırmalara. Ama nesil farkımız vardı, onlar büyük ben küçüktüm.


20100824

sus.

"Monologsal hayatımı diyalog gibi gören üçüncü şahıslara ikinci sınıf muameleyi bile hak görmüyorum."

Gidiniz ve benim için yas tutan birçok kişiden biri olunuz!
24.09

Zaman inanılması güç gelişmelere gebe ya da biz çiftleşmeye haddinden fazla anlam yüklüyoruz.

Ki her daim şaşırtamazken acılar, biz acıları dayanıklılığımızla şaşırtıyoruz.

Felç iniyor biz isyan edemiyoruz; ama o hâlimizle bile "ötekilerin" duyamayacağı acıları duyuyoruz.

Çünkü biz bedenimizle değil ruhumuzla yaşıyoruz: Ruhumuz öldü.

Hani "tanrıya" dibine kadar inanıyoruz; ama "tanrı öldü" ya..

Bizler zavallılığımızla bilgeyiz ve bilgeliğimiz zavallı kılıyor bizi.

Kimse bilemez içimizde büyüttüklerimizi ve yüzeyde çırpınan "eski" dostlarımızın tümüne ne denli nefret beslediğimizi.

Bizler, olanı olduğu gibi alan ama oluşunu sorgulayan azınlığız ve aldıklarımız beş para etmez.

Birinci tekillere veda edilmez; birinci tekil yokken fiil çekimlerinin canı cehenneme!

Ama birinci çoğullara da yönelebilmek ihtimali bağlayabiliyor bedenimizi ruhumuza ve gülümseyişler anlam kazanabiliyor kimi zaman.

Boşluk debelenmek için değil soluksuz kalırcasına ölmek demektir. Boşlukları çok severim.

Tüm ölümler kıymetli değil ama bazıları var ki cisimleniyor, yanağına yerleşiyor tüm ahengi ve görünmez boşvermişliğiyle ve bir o kadar umursarcasına. Öyle bir yerleşiyorlar ki her tebessümünde gene görünmez kanları döküyorsun gözlerinden, "öldüresiye" yakıyor "canını" çünkü..

Kardeşlik varsa eğer, dünyanın yalnızlığı bundan.

Ya da biz, "tutunamayanlar" gösteremiyoruz dünyaya yalnızlığın ne denli kıymetli ve güzel olduğunu; çünkü dünya da diğerleri gibi, görmüyor bizi.

Liderliğim kendime ve yalnız ruhuma, bedenim bir süre umursanmayacak.

Ama hâlâ umut etmek için bahanelerim var ve onlar, yalnızlığıma sarılarak sığınılacak ümitler.. Aksi düşünülemez.

Fark ediyorum içimdeki düğümleri, daha çok kulak kesiliyorum düşen damlaların asfaltta çıkardıkları hüzünlü sese. Fark edişlerimin tüketişine hep razıymışım; ama belki ben de o uyuyanlardanmışım.

Çünkü, "yaşam bir uykudur uyanan ölür".

Foggia

Foggia notları.

Gideceğim gün, maaile otogar vedalaşması faslında uzaktan beni izleyen birisini fark ettim: Seneler senelerce benim olmasını düşleyerek sabırla beklediğim küçük adam. Beni geçirmeye gelmiş başka bir şehirden, sessiz sedasız. Sarıldık, azıcık konuştuk, çok üzgündü, benim tüm ailem ona nefretle bakıyordu. Ben otobüse bindim, otobüs kalktı, ben giderken mesaj geldi: " Her şeye rağmen, en önemlisi de bana rağmen gülümsedin.. Ve gittin!.."- Unutulası değildir o an..Ama gülümsenesidir :)
Ya da şunu sorayım:

Anlamasan ne olurdu?

Anladın da ne oldu..


Anlamasan ne olur? Dünyadaki en çok korktuğun şey anlaşılamamak mı? Ama pardon da, bu kadar akıl sınırlarını zorlayacak ne anlatıyorsun? Gerizekalı adamlara anlatmaya çalıştıklarını akıllı adamlar haydi haydi anlarlar.. Sen ne kadar anlıyorsun? Hani anlaşılamamaktan dem vururken anlamamakta direttiğin senin hiç mi olmuyor?

Hepimiz egosunun tutsakları ve sınırlarını kendince şişiren zavallı toplumsal asileriz.

20100823

Kişilerce azarlanılmak insanca sevilesi değil.

evet?


Gece olmayan bir saatte dinlenilen Gafsa saati bir anda sabaha an kalaya getirdi. Bunun için de yaşanılabilir bu hayat. Duyulan ağır kokular arasında temizliği yurt edinebilmiş bir iki insanı sevebilmek için açılır duygular, bırakılır ki aksınlar. Coşsunlar hatta. Zorlamadan nefes alabileceğimiz yerler kaldıysa bu yakınlarda, bir iki yere zulalamalı ama kalmamışsa ki kalmadı, astımlı dünyalılar dışındaki canlılarla sürdürmeli iletişimleri.. Yaşatılacak değerler kaldıysa öldürmemeli, yaşatılacak bir beden varsa yaşatmalı, direnmeli! Ama öldürülecek olan öldürülmeli, dökülecek kan acıtmaz ruhu, kirletmez. Yüceltilebilir şeyler sevilmek için değil yüceltmek için mi varlar, madem o kadar yüceler neden benim yüceltmeme muhtaçlar? Sevdiğim her ayrı nesne ve her ayrı birey sevmedi beni, beni sevebilen nesneleri ben nesne gibi göremem ki. Kurduğum birkaç saçma cümleyi yan yana yazdım, ne satır atladım ne paragraf; söylemiştim size, zaman zaman saçmalarım..

20100822

Otur ve yaz düşlerini düşüncelerini kendini onu bunu.. Yaz, biliyorsun yazmayı, ekstra bilgiye gerek yok. Düşünmeyi öğretmiyorlar sana, öğretmeyecekler. Yaratmayı, mutlu olmayı da öğretmeyecekler. Özel hayatı da, bireyselliğin önemini de, senin sen olarak kıymetini de, senin hergün sabah bilmem kaçta kalkıp okul yollarına düşmüş bir bedenden ötesi olabileceğini de öğretmeyecekler. Kadın olmayı da insan olmayı da anlatmayacaklar sana. Neyin önemli neyin önemsiz olduğunu da. Başkalarının seni eleştirdiği kadar var olduklarını da öğretmeyecekler. Kimin fikrinin önemli kiminkinin önemsiz ve en önemlisinin senin kendi fikrinin olduğunu da öğretmeyecekler. Dilediğince düş ve dilediğince kalk kimse umursamayacak. Kimsenin umursamayacağı bir aynı geleceği hayatına iliştirmen için para alan bir nesilce yetiştirildin sen. Bildiğin tek şey okumak ve yazmak: İyisi mi, sen yaz.. Her şeyi yaz. Okudukça yaz. Yazdıkça da oku... Ki onlardan farkın olsun.

20100817

Hayalin Ne?

Dinç, istekli aktif yaşamak. Enerjimi ve yaşam sevincimi son damlasına kadar tüketmek. Dünyanın dört bir yanından farklı insanlar tanımak. Kendimi büyütmek, geliştirmek, tanımak. Ülkemi ve dünyayı dolaşmak, görmek ve kişisel refah seviyemi arttırırken şu zavallı dünyaya da bir faydamın olması.

Ben Bir Savurganım.

Eskiden samimi olan her şeyin şimdi ticari olduğunu bilmeye takılmıyorum ama ben galiba daha az para harcaması gerekenlerdenim. Ya da aslında eskiden samimi olduğunu sandığım şeyler de her zaman ticariydi de ben çok samimiydim. Gene de hep daha az para harcamalıyım.

ben bir hayalperestim

Keyif yapmaya bayılıyorum, benim için yaşam tarzı halini almış durumda. Sabah sabah türk kahvesi lokum ve kırmızı tepsi sefası ile ayaklarımın üzerinde uyuyan yumuşak adam kedi keyfi bugünü güzel yapan bir sürü şeyden sadece biri. Paria ve Paris'in bloglarını okudum kahvemi içerken, iki kat keyif. Bir avuç da badem yedim Bim'in tescilli markası SimbaT 'tan. Canım da tavuklu sandviç istedi zart diye. Evet hayatımı bu şekilde geçirmek istiyorum ben. Mesela sabahın son saatlerine kadar uyumak istemiyorum, saat altı dedin mi ben ayakta olayım. Dişimi fırçalarken kendime gülümseyeyim, pozitif cümleler kurup beynimi şartlayayım. Sonra hiç zorlanmadan pat diye zarif kıyafetlerimi giyip kendimi hareketli ve muhteşem ofisime atayım! Herkesten farklı olarak iğrenç kırmızı eşşek kadar dosyalarım yerine renkli eşşek kadar defterlerim olsun, renkli kağıtlarım olsun, kocaman masam ve kocaman bir koltuğum ve küçücük bir bilgisayarım olsun. Mesela ben beyaz kahve fincanında kahve içmekten keyif alıyorum ve evimde beyaz kahve fincanım olmadığı için en yakın zamanda gidip alacağım bundan! Mesela ben dekorasyon dergisi okumaya bayılıyorum, yarın birgün kendi tasarlayacağım kendime ait evimde otururken tebessümle anacağım bu hobimi biliyorum. Ya da sodayı tamamen bitirebildiğimde mutlu oluyorum ben! Canım bir şey yemek istediğinde kendimi tutup iki dakika sonra onu unutma huyumu da seviyorum. Bin tane şeyi merak etmeyi de seviyorum. Yalnızlığımı da sevmiyor değilim, eskiden daha çok severdim ama karamsar olduğumdandı o. Şimdi bu keyiflerimi paylaşmak zorunda olmadığım ve hepsi benim olduğu için mutlu oluyorum :) Ama tabi arada bir en ufacık keyif anlarını sevdiklerimle yaşamaya bayılıyorum, o ayrı.. Otobüsü keyfe çevirmeyi, en çok da mp3çalarımı seviyorum. Anneme bayılıyorum mesela, o kadar güzel ve o kadar ümitli ki! Mesela telefonumdaki tüm kontörü zart diye uzun süredir konuşmadığım arkadaşlarımı arayarak bitirmek beni mutlu ediyor; arayacak kimsem yoksa kontörün ne faydası ve ne anlamı var ki! Ne diye zorlaştırayım ki kendime hayatı? Bu hayat zaten benim :) Günden güne değişen ruhhalimi de seviyorum. Dün gece fark ettim surat asma huyumu kendim bile umursamaz hale gelene kadar sorun etmeyen insanlar var etrafımda, hani beni biliyorlar.. Ne kadar güzel :) Bu blogda kendi kendime konuşmayı da sevdim valla.. Çok sevdim.

20100814

Ben Bir Deliyim

Hayatımı saçmalayarak kazanıyorum, mutsuzluğa mahkum ettiğim kendimi her sabah yatağımdan kovup her gece koynuma alıyorum. Kazanmadığım parayı genellikle yok olmak için harcıyorum ve birgün kazanacağım parayı yerleştireceğim alanlar yaratıyorum boş odamda. Zengin olunca kitap yazacağım, zengin olmadan önce de blog yazmak istedim. Tapındığım kişilerin müritleri olmayı hakedemediğim için şu an yalnızca kendime tapıyorum, ibadetlerim genelde boşa gittiği için hemen arkasından da bir küfür yolluyorum havaya.

Yaşamak için gitmek istedim, eskiden gitmek için yaşardım. Akılsız beynimi çirkin bedenimin en tepesinde taşıyorum ama en önemli aidiyetlerim en aşağıdalar. Akıllı beynimi ne yaptığımı bilmiyorum; paramparça olduysa toplanabilir mi; nereye koydum bulabilir miyim. Çekmecelerde soluk alıp veriyorum ve dünya dönüyor, kapı çalıyor telefon susmuyor yalnızlığımla baş başayım, deliliğime dönüyorum.

İzleyiciler