Bir süredir yoktunuz... Hoş mu oldu dönmeniz?
Halbuki unutmuştuk, teninizdeki dokuyu, dokunurkenki hazzı, hafif hafif burna çarpan kokuyu, o kokuyu içe çekerken duyulan aşkı.
Ve şimdi hatırladığımız hiçbir doku, hiçbir haz.. Hiçbir koku ve hiçbir aşkta yoktunuz... Öyleyse, geri dönmeniz neden? Unutulmanın dokunması mı?
Ve fakat, yokluğunuzdan öğrendiklerimizi sorsanız, geceler gecelerce susmayız. Susmayız biz, siz susarsınız. Son cümleyi alır, eğer büker, kendi bedeninizi iki avuç içinizden aldığınız destekle o cümlenin üstüne çekersiniz. İzin vermiştik size, bizi dinlemeniz için, bizi anlamaya çalışın diye. Size izin veren bizdik, belki bizim olmanızı bile düşünebilirdik. Düşündüklerimiz aptalcaydı; ama sizinkiler de aptalcaydılar. Bizim sizin olmamıza siz mi izin verdiniz?
Aptal olmayın.. Bütün yollar size çıkamaz her zaman. Bazı adı unutulmuş sokak aralarından ayak izinizi süpürmüş olanları suçlamayın. Evet, bir merdivende öpmüşlüğünüzle yaşıyor gibiydim, o merdiven yerinde duruyor: Üstünde iki aptal "aşık" mı var şimdi?
Yo.
Ve yaşıyor muyum? Saçmalayarak, eğlenerek, severek.
Yaşıyorum, bir ağaç gibi tek ve hür... Evet evet, cümleyi siz tamamlayın.. Gene.
Çünkü sizli bizli konuşmalardan sıkıldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder