Bir yere gönderdiler sizi bir gece. Apar topar toplanıp terk etmediniz yurdunuzu; uzun sürdü toplanmanız, gideceğinizi anladığınız ilk dakika çok uzaktı o valizle arkadaşlık zamanınıza.
Giderken aklınızda olmayan pek çok şey vardı; ama aklınızda da binlerce şey götürüyordunuz oraya. Mesela çok acılıydınız, çok tatlıydı anılar ve çok tatlıydı geçirdiğiniz akşamlar. Düşlerinizin paramparçalığına acıyordunuz ama en çok kendinize, kendi halinize. Gitmeyi tercih edebilme lüksünden ve hatta zekasından yoksun bıraktığınız kendinizi, birilerinin sizi göndermesine mahkum ve mecbur etmiştiniz çünkü.
Gerçek bir zavallı idiniz o gece.
Düşündükçe hala gülerim size... Acı içinde.
Pek çok gecenin ardından alıştığınız yabancı bünyenize birilerini de yakıştırabilme yetisi edindiniz. İnsanoğlu, hep uyum gösterebilme yeteneğiyle donatmıştır kendisini. ASIRLAR.
Bünyeler ve künyeler :)
O gece gönderildiğiniz, "yollandığınız" yere gittiğiniz ve geri dönmek için kimsenin ayağına kapanmadığınız için şimdi düz mantık sahibi bazı insanlar sizi "yollu" sanıyor olabilirler.
Her kadın yerilmeyi, yargılanmayı, namussuz damgası yemeyi tadacaktır.Her canlı yakınlarınca birkaç kez öldürülecektir. Evet bebeyim.
Unutmak istediklerinizi kıçınıza sokabilirsiniz. Kafanıza bir poşet geçirip boğulmaktan yeğdir.